The Greatest Master Muhyiddin Ibn al-Arabi
The Greatest Master Muhyiddin Ibn al-Arabi

المكتبة الأكبرية: القرآن الكريم: سورة لقمان (31)

Luqman (Luqman)
Elif lam mim. ﴿1﴾ Bunlardır beyanında hikmet, hükümlerinde metanet bulunan kitabın ayetleri. ﴿2﴾ O kitap, iyilik edenleri doğru yola sevkeden, onlara rahmet olan bir kitaptır. ﴿3﴾ Onlar, namaz kılarlar ve zekat verirler ve ahirete de iyice inanmışlardır. ﴿4﴾ Onlardır Rablerinden doğru yolu bulanlar, onlardır kurtulup muratlarına erenler. ﴿5﴾ İnsanlardan, asılsız ve boş lafları satın alan var, halkı, bilgisi olmadığı halde Allah yolundan saptırmak ve Kur'an'ı alaya almak için; onlar, öyle kişilerdir ki onlaradır horhakir bir hale getiren azap. ﴿6﴾ Ona ayetlerimiz okununca başını çevirir; sanki duymaz onu, sanki iki kulağında da ağırlık var; artık müjdele onu elemli bir azapla. ﴿7﴾ Şüphe yok ki inananlarındır ve iyi işlerde bulunanlarındır Naim cennetleri. ﴿8﴾ Ebedi kalırlar orada; Allah'ın vaadi gerçektir ve odur üstün, hüküm ve hikmet sahibi. ﴿9﴾ Gökleri direksiz yaratmıştır, onları görüp durursunuz ve yeryüzüne de sallanıp sizi sarsmaması için metin dağlar koymuştur ve oraya bütün mahlukatı yaymıştır ve gökten yağmur yağdırmıştır da yerde her çeşit güzelim nebatı, çifterçifter bitirmiştir. ﴿10﴾ İşte bunlar, Allah'ın yarattıklarıdır, ondan başkasının ne yarattığını gösterin bana; hayır, zulmedenler, apaçık bir sapıklık içindedir. ﴿11﴾ Ve andolsun ki biz, şükret Allah'a diye Lokman'a hikmet verdik ve kim şükrederse faydası kendisinedir ve kim nankörlük ederse artık şüphe yok ki Allah, müstağnidir, hamde layık odur. ﴿12﴾ An o zamanı ki hani Lokman, oğluna öğüt verirken oğulcağızım demişti, Allah'a şirk koşma; şüphe yok ki şirk, elbette pek büyük bir zulümdür. ﴿13﴾ Ve biz, insana, anasınababasına itaat etmesini tavsiye ettik; anası, yaratılışı zayıf olduğu halde gebelikle büsbütün zayıflamış, fakat gene de onu taşımıştı ve gebelikle sütten kesme müddeti, iki yıl sürmüştü; artık şükret bana ve ananla babana; dönüp geleceğin yer, benim tapımdır. ﴿14﴾ Eğer o hususta bir bilgin olmadığı halde, bana şirk koşman için savaşırlarsa seninle, itaat etme onlara ve dünyada iyilik et onlara ve dönüp benim itaatimi kabul edenlerin yoluna uy, sonra dönüp geleceğiniz yer, benim tapımdır; neler yaptığınızı ben haber vereceğim size. ﴿15﴾ Ey oğulcağızım, yaptığın hayır veya şer, bir hardal tanesi kadar bile olsa, o da bir taş içinde, yahut göklerde, yahut da yeryüzünde bulunsa Allah, onu gene meydana çıkarır; şüphe yok ki Allah'ın lütfü boldur, o, her şeyden haberdardır. ﴿16﴾ Ey oğulcağızım, namaz kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış halkı ve bu hususta uğradığın sıkıntılara dayan; şüphe yok ki bunlar, kesin olarak yapılması gereken işlerdendir. ﴿17﴾ Ve ululanıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde, kendini beğenerek kibirle yürüme; şüphe yok ki Allah, ululanıp övünenlerin hiçbirini sevmez. ﴿18﴾ Ululanarak değil, miskince de değil, vakarla yürümeye bak, sesini fazla çıkarma; şüphe yok ki seslerin en çirkini, eşek anırmasıdır. ﴿19﴾ Görmediler mi ki gerçekten de Allah, ram etti size ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde ve görünen ve gizli olan nimetlerini size yaydı, tamamladı ve insanlar içinde, Allah hakkında mücadeleye girişen var bilgisi, delili ve aydınlatıcı bir kitabı yokken. ﴿20﴾ Ve onlara, Allah ne indirdiyse ona uyun dendi mi hayır derler, biz, atalarımızı neye uymuş bulduysak ona uyarız; ya Şeytan, onları yakıp kavuran azaba çağırıyorduysa. ﴿21﴾ Ve kim, özünü, iyiliklerde bulunarak Allah'a teslim ederse gerçekten de o, şüphe yok ki sağlam bir kulpa yapışmıştır ve işler, sonucu, Allah tapısına varır. ﴿22﴾ Ve kim, kafir olursa onun kafirliği, tasalandırmasın seni; dönüp varacakları yer, bizim tapımızdır da ne yaptılarsa biz haber veririz onlara; şüphe yok ki Allah, gönüllerde ne varsa hepsini bilir. ﴿23﴾ Onları az bir müddet geçindiririz de sonra istemedikleri halde onları ağır bir azaba atarız. ﴿24﴾ Onlara, andolsun ki, gökleri ve yeryüzünü kim yarattı diye sorsan Allah derler mutlaka. De ki: Hamd Allah'a, hayır, onların çoğu bilmez. ﴿25﴾ Allah'ındır ne varsa göklerde ve yeryüzünde; şüphe yok ki Allah, müstağnidir, hamde layıktır. ﴿26﴾ Yeryüzünde ne kadar ağaç varsa hepsi kalem, deniz de mürekkeb olsa ve bundan sonra da yedi deniz daha mürekkeb olup o denize katılsa gene Allah'ın sözleri yazılıp tükenmez; şüphe yok ki Allah, üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴿27﴾ Sizin yaratılışınız da, tekrar diriltilmeniz de bir kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir ancak; şüphe yok ki Allah, duyar, görür. ﴿28﴾ Görmedin mi ki Allah, geceyi kısaltır, bir kısmı gündüz olur, gündüzü kısaltır, bir kısmı gece olur ve ram etmiştir güneşi ve ayı; hepsi de mukadder bir zamana kadar yollarında akıp durur ve şüphe yok ki Allah, ne yapıyorsanız hepsinden de haberdardır. ﴿29﴾ Bu da şu yüzdendir; çünkü Allah, gerçektir ve ondan başka herneye kulluk ediyorsanız hepsi de boştur ve şüphe yok ki Allah, öyle bir mabuttur ki odur pek yüce ve büyük. ﴿30﴾ Görmedin mi ki gemiler, gerçekten de Allah'ın nimetiyle denizlerde akıp gider size onun delillerini göstermek için; şüphe yok ki bundan adamakıllı sabreden ve adamakıllı şükreden herkese, elbette deliller var. ﴿31﴾ Onları, gölgeler yapan, dağlar gibi dalgalar sardı mı dini, yalnız ona ait bilerek ve özlerini yalnız ona bağlayarak Allah'ı çağırırlar; onları kurtarınca içlerinde aşırı gitmeyen, geri kalmayan ve vaadine vefa eden kişiler bulunur ve zaten de ahdine hiç vefa etmeyen nankör kişilerden başkası bilebile inkar etmez delillerimizi. ﴿32﴾ Ey insanlar, çekinin Rabbinizden ve korkun o günden ki baba, oğluna bir fayda veremediği gibi oğulun da babaya hiçbir hayrı olmaz ve sakın aldatmasın sizi dünya yaşayışı ve sakın o hilebaz Şeytan, aldatmasın sizi Allah hakkında. ﴿33﴾ Şüphe yok ki Allah katındadır kıyametin kopacağı zaman ve yağmurun ne vakit ve nereye yağacağı ve o bilir rahimlerdekini ve hiçbir kimse, yarın ne kazanacağını bilmez ve hiçbir kimse, Nerede öleceğini bilmez; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir, her şeyden haberdardır. ﴿34﴾


Bazı içeriklerin Yarı Otomatik olarak çevrildiğini lütfen unutmayın!